Avukat Berkay Akdağ

ELEKTRONİK TEBLİGATIN TEBLİĞ ANINA İLİŞKİN BİR İNCELEME

Giriş

Tebligat denilince son 10 yıla kadar genel olarak akla sadece posta memuru vasıtasıyla yapılan tebligat gelmekteydi. Bilgi ve bilişim teknolojisinde gelişiminin tebligat hukukuna yansımalarından biri de elektronik tebligat(e-tebligat) olmuştur. E-tebligat muhatapların kayıtlı elektronik posta adreslerine kapalı bir sistem dâhilinde dijital veri olarak gönderilen tebligat biçimidir.

E-tebligat ilk etapta sermaye şirketlerine yapılan tebligatların e-tebligat usulünde yapılması zorunluluğunu içeren ve genel olarak ihtiyari talepte bulunanlara elektronik yolla tebligat yapılabileceği bir sistemken, daha sonra yapılan düzenlemelerle zorunlu olarak e-tebligat yapılacak gerçek ve tüzel kişilerin kapsamı genişletilmiştir. 01/01/2019 tarihinden itibaren, baro levhasına yazılı avukatlara da bu kapsamda yer almaları sebebiyle elektronik yolla tebligat yapılması zorunlu hale gelmiştir. Bu aşamadan sonra avukat bürolarına kolay kolay postacı uğramamaktadır.

Mevzubahis e-tebligat usulünün fiziki olarak yapılan tebligata ilişkin şekli eksiklikler veya tebligatın veya tebliğ mazbatasının kaybolması, postacının Tebligat Kanun’unu yanlış uygulaması ve birçok usulsüz tebligat yapılma ihtimalini ortadan kaldırdığı açıktır. Ancak elektronik tebligatın da tamamen sorunsuz işleyen bir yol olduğu da iddia edilemez. Nitekim bugünlerde çelişen Yargıtay kararları sonucu zaman zaman görünür olan e-tebligatın ne zaman yapıldığı-yapılmış sayılacağı büyük hak kayıplarına sebebiyet verebilecek nitelikte bir sorundur.

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesinin 4. bendinde “Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.” ifadesi yer almaktadır. Aşağıda incelenecek olan kararlarda görüleceği üzere bir kısım yargı mercileri e-tebligatın açılma veya okunma zamanına bakılmaksızın tebligatın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağını kabul ederken Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ise aşağıda belirttiğimiz(Karar 3) kararıyla e-tebligatın muhatap tarafından açılma-okunma tarihini esas alarak bu tarihte tebliğ yapılmış olduğunu ifade etmiş ve süre gelen tartışmayı yeniden gündeme getirmişti. Bu yazımızda üst derece yargı mercilerinin bu konuya yaklaşımlarına ilişkin bir inceleme ve değerlendirme yapacağız.

İlgili Yargı Kararları İle Konunun Değerlendirilmesi

Karar 1

“…davalılar vekiline e-tebligat ile 06.03.2019 tarihinde tebligat alanına başarılı bir şekilde konulduğu, aynı tarihte tebligatın alıcısı tarafından açıldığı, ancak 8 günlük temyiz süresi geçtikten sonra 19.03.2019 tarihinde kararın dahili davalılar vekili tarafından temyiz edildiği, buna göre temyizin süresinde yapılmadığı anlaşıldığından temyiz isteminin süreden dolayı reddine karar verilmiştir.” (Yargıtay 9. HD. Esas: 2019/3962, Karar: 2019/16152, Tarih: 18.09.2019)

Söz konusu kararda görüldüğü üzere e-tebligatın posta kutusuna ulaşma ve açılma anını tebliğ tarihi olarak esas alıp temyiz başvurusunu süre yönünden reddediyor. İkinci kararda da görüleceği üzere aynı daire bu kararı kaldırıyor.

Karar 2

“…temyiz isteminin süreden reddine dair karar verilmesinin maddi hataya dayandığı anlaşılmakla;Dairemiz 18.09.2019 tarih, 2019/3962 Esas ve 2019/16152 Karar sayılı ilamının ORTADAN KALDIRILMASINA.…temyiz isteminde bulunan dahili davalılar vekilinin elektronik tebligat için ayrılmış alanına, 06.03.2019 tarihinde konulmasından 5 gün sonra, tebliğ edilmiş sayılması gerektiğinden, dahili davalılar vekiline tebligatın yapıldığı tarih 11.03.2019 olarak kabul edilmelidir.” (Yargıtay 9. HD.Esas: 2019/7836,Karar: 2019/21446, Tarih: 03.12.2019)

Bu kararda ise birinci Karar 1’in -Yargıtay 9. HD Esas: 2019/3962 Karar: 2019/16152- ortadan kaldırılmasına karar verip, tebligatın açıldığı tarihin tebligatın yapıldığı tarih olarak nitelendirilemeyeceği, kanunen tebliğ edilmiş sayılan tarihin tebliğ tarihi olarak esas alınması gerektiğini vurgulanmıştır.

Karar 3

Dosya kapsamından, A….. Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 05/11/2019 tarihli ilanımın davalı vekiline elektronik tebligat yoluyla tebliğ edildiği, 25/11/2019 tarihinde muhatabın tebligat adresine ulaştığı, 25/11/2019 tarihinde tebligat alıcısı tarafından açılarak tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından verilen temyiz dilekçesinin ise 10/12/2020 tarihinde dosyaya sunulduğu anlaşılmaktadır.İlam, temyiz eden davalı vekiline 25/11/2019 gününde tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi ise 10/12/2019‘da verilmiştir. HMK’nm 361/1 maddesi uyarınca temyiz süresi iki haftadır. Kararın tebliğ tarihi ile temyiz edildiği gün gözetildiğinde iki haftalık yasal süresinin geçtiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalının temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.” (Yargıtay 4. HD. Esas: 2020/1187, Karar: 2020/4264, Karar Tarihi: 09.12.2020)

Söz konusu Yargıtay kararında tebligatın muhatap tarafından açılmasını tebliğ yapıldığı tarih olarak değerlendirmiş ve buna göre karar vermiştir. Dördüncü kararda görüleceği üzere bu kararda maddi hata varlığı sebebiyle düzeltilecektir.

Karar 4

“Bunun sonucu olarak elektronik tebligatta tebellüğ tarihi elektronik tebligatın muhatabın elektronik posta hesabına ulaştığı veya okunduğu tarih olmayıp, tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olmaktadır. Böylelikle, muhatabın kayıtlı elektronik posta hesabını kontrol etmemek suretiyle tebliğin sonuçlarını geciktirmesi ihtimali söz konusu olmayacaktır. Şu halde; davalı vekilinin maddi hata düzeltim talebinin kabulüne karar verilerek, temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi.”( Yargıtay 4. HD. Esas: 2021/378 Karar: 2021/887)

01.03.2021 tarihli bu kararla yukarıda belirtmiş olduğumuz yine kamuoyunda tepkiyle karşılanan 3. kararı tebligatın açıldığı tarihin tebligatın yapıldığı tarih olarak nitelendirilemeyeceği, kanunen tebliğ edilmiş sayılan tarihin tebliğ tarihi olarak esas alınması vurgulayarak maddi hata sebebiyle kararı düzeltilerek onanmıştır. Dolayısıyla 3. kararında konumuz bakımından bir hükmü kalmamıştır..

Karar 5

“…elektronik yolla davacı vekiline 13.04.2018 tarihinde yapılan tebliğden 5 gün sonra tebliğ yapılmış sayılması gerektiğinden, 30.04.2018 tarihli temyiz isteminin yasal iki haftalık süresi içinde yapıldığı anlaşılmaktadır.”(Yargıtay  10. HD, Esas 2018/4120, Karar: 2018/6993, Tarih: 25.09.2018 )

E-tebligatın muhatabın posta kutusuna ulaşmasından 5 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağını belirten karardır.

Karar 6

“Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik  adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır. Bunun sonucu olarak elektronik tebligatta tebellüğ tarihi elektronik tebligatın muhatabın elektronik posta hesabına ulaştığı veya okunduğu tarih olmayıp, tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olmaktadır.”( Yargıtay  10. HD, Esas 2018/4120, Karar: 2018/6993, Tarih: 25.09.2018)

Söz konusu karar, Yargıtay Genel Kurul kararı olup açıkça muhataba ulaştığı veya okunduğu tarihin tebliğ tarihi olmadığını tebellüğ tarihinin ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olduğunu belirtmektedir. Ayrıca Yargıtay Genel Kurul kararları da Yargıtay Daire kararları gibi her ne kadar bağlayıcı olmasa da uygulamada diğer kararlara nazaran daha kabul görür olduğunu da ifade etmek isterim.

Karar 7

 “Bu bakımdan itiraz konusu kural, muhataplara öncelikle elektronik posta adreslerini belirli aralıklarla kontrol etme yükümlülüğü yüklemektedir. Anılan yükümlülüğe beşer günlük aralıklarla uyulduğu takdirde hukuki yollara başvuru süresi yönünden herhangi bir hak kaybı olmayacaktır. Muhatabın elektronik posta adresini her gün ya da beş günden daha az aralıklarla kontrol etmesi hâlinde ise tebliğin yapılmış sayılacağı tarihten de önce tebligattan haberdar olunacağı için dava açma süresi yönünden bir hak kaybı yaşanmayacağı gibi bu sürenin birkaç gün daha uzaması söz konusu olacaktır.” (Anayasa Mahkemesi Norm Denetim Kararı Esas: 2018/144, Tarih:19.09.2019)

Anayasa Mahkemesinin Tebligat Kanununda ki e-tebligat düzenlemesinin Vergi Usul Kanun’undaki yansıması olan 107/A maddesinin 2. fıkrasının Anayasa’ya aykırılığını incelediği bir karardır. Bu kararın konumuza ilişkin kısmı ise muhatabın 5 günlük süreden daha önce tebligatı açması yani haberdar olması halinde tebliğ edilmiş sayılana kadar süre kazanacağını ifade etmiş olmasıdır. Buda gösteriyor ki Anaysa Mahkemesi de elektronik tebligatın ulaştığı veya okunduğu tarihin tebliğ tarihi olmadığını tebellüğ tarihinin, muhatabın elektronik posta adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olduğunun kabulü anlamına gelmektedir.

Değerlendirme ve Sonuç

Yukarıda belirtilen yargı organları arasında zaman zaman ortaya çıkan hukuki uyuşmazlık Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesine göre elektronik tebligatın yapıldığı anın tespitine ilişkindir. Paylattığımız kararların hepsi ya ilk baştan yada daha sonra düzeltilerek veya hükmün kaldırılması sebepleriyle, tebligatın muhataba ulaştığı veya okunduğu tarihin tebliğ tarihi olmadığını tebellüğ tarihinin ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonu olduğu sonucuna varmıştır. Ancak hala özellikle alt derece mahkemelerince aksi yönde ki kararların kaldırılmış veya düzeltilmiş olmaları dikkate alınmaksızın ulaştığı veya okunduğu tarihi esas alma eğilimi azda olsa sürmektedir.

Mevzubahis kanun hükmü aksinin taraflarca kararlaştırılması mümkün olmaması sebebiyle emredici bir hükümdür. Kanun metninin uyuşmazlığa konu kısmı “elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.” şeklindedir. “Sayılır” ifadesinin sözlük anlamı addetmek, (öyle) kabul etmek olup bir olgunun gerçekleşip gerçekleşmesinden bağımsız, gerekli şartların varlığı halinde olgunun varlığını veya yokluğunu kabul etmek anlamında kullanılır. Bu bakımdan mevzu bahis kanun maddesinde de kanun koyucu tebliğ yapılmış sayılma için 2 şart öngörmüştür.  Bunlar; e-tebligatın muhatabın posta kutusuna ulaşma ve ulaşmadan itibaren belli sürenin geçmesidir. Bu şartların gerçekleşmesi halinde muhataba tebliğ edildiği kabul olunacaktır. Dikkat edileceği üzere kanun koyucu tebliğ yapılma anını ulaşma anından belirli bir süre sonraya bırakmıştır.

Tebligat Kanununda 7/a maddesine benzer şekilde 20. ve 31. maddelerinde de tebligatın yapılmış sayılması belirli sürelere bağlanmıştır.

…ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır.” (Tebligat Kanunu m. 20)

“İlanen tebliğ, son ilan tarihinden itibaren yedi gün sonra yapılmış sayılır.” (Tebligat Kanunu m. 31)

Söz konusu maddelerin ilkinde kişi tebligatını muhtarlıktan aynı günde alsa da ihbarnamenin kapıya yapıştırılmasından itibaren 15 gün sonra tebligat yapılmış sayılacaktır. Yine ilanen tebligatta ilanın muhatap tarafından yayınlandığı gün görülmüş olsa dahi tebligat son ilandan 7 gün sonra yapılmış sayılacaktır.

Sonuç olarak Tebligat Hukuku esas itibariyle tebligatın yapıldığı anı (postacının mazbataya yazdığı tarihi) esas alır. İstisnai olarak tebliğin yapılmış sayılmasını belirli bir süre öteleyebilir. Tebligat Kanunu 7/a maddesi gibi 20. ve 31. maddelerinde de kanun koyucu inisiyatifini bu yönde kullanmıştır. Elektronik tebligatta olduğu gibi bu örneklerde de ötelenen, tebligatın yapılma anı olup tebligatın açılması, okunması veya muhatabın haberdar olması bunu değiştirmez.

E-tebligat özelinde tebliğ edilmiş sayılma anının dışında ikinci bir tebliğ tarihinin tayin edilmesi de mümkün gözükmemektedir. Bu bakımdan 5 günlük süre zarfında tebligatın açılıp açılmadığının önemi olmayıp her halde ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda tebliğ edilmiş sayılması gerekmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir