Avukat Berkay Akdağ

Devletin Tapu Sicilinin Tutulmasından Doğan Sorumluluğu

Devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğu, toplumun tapu siciline duyulan güvenini sağlamaya yönelik bir hukuki yoldur. Devletin bu tazminat sorumluluğu Türk Medeni Kanunu m. 1007’de düzenlemiş olup söz konusu TMK 1007/1 maddesi şu şekildedir;

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devlet sorumludur.”

Madde hükmünde açıkça, devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan tüm zararlardan sorumlu olduğu düzenlenmiş olup bu sorumluluk bakımından herhangi bir sınırlama yapılmamıştır. Ayrıca söz konusu sorumluluk kapsamı, sadece ana sicillerin değil, yardımcı sicillerinin hukuka aykırı tutulmasından doğan zararlardan da sorumluluğu içermektedir.

Tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluk daha çok geçersiz veya sahte vekâletnameyle taşınmazın satılmış olması, yolsuz tescil, şartları oluşmadığı halde taşınmaz üzerinde ipotek hakkı veya diğer hakların tescil edilmesi gibi somut olaylarda karşımıza çıkmaktadır.

Devletin Sorumluluğunun Hukuki Niteliği Nedir?

Tapu sicilinin tutulmasından doğan devletim sorumluluğu tazminat hukukunun özel bir tezahürüdür. Söz konusu sorumluluğun kanuni düzenlemesinde herhangi bir sınır belirtilmemiştir. Dolayısıyla şartların gerçekleşmesi halinde devlet tüm zarardan sorumlu olacaktır. Bu bakımdan devletin sorunluluğunun hukuken sınırsız sorumluluk olduğu görülmektedir.

Tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmasından dolayı devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluk hali olup herhangi kusurlu olup olmadığının ispatlanması gerekmemektedir.

Ayrıca devletin sorumluluğu asli sorumluluktur. Dolayısıyla ilgili tapu memurun açık bir kusuru olması halinde dahi söz konusu dava devlete karşı açılır ve zarar devlet tarafından karşılanır.

Devletin Sorumluluğunun Şartları Nelerdir?

Devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan sorumlu olabilmesi için aranan şartlar; tazminat hukukunu genel prensip ve şartlarından çok farklı değildir. Söz konusu şartlar şu şekildedir;

Hukuka aykırı bir tapu sicili işlemi olmalı; hukuka aykırılık genel olarak iki şekilde tezahür edebilir. Bunlar hukuken yapılması gerekli bir işlemin yapılmaması veya yapılmaması gerekli bir işlemin yapılması şeklinde olabilir. Örneğin tapu tescil işleminin yetkisiz kişilerin talebi ile yapılamayacağı açık olduğu halde bunun yapılmış olması hukuka aykırı bir işlemin olduğunu göstermektedir.

Zarar olmalı; tapu memurunun yapmış olduğu hukuka aykırı işlem sonucu bir zarar meydana gelmesi gerekmektedir. Dolayısıyla zarar yoksa sorumlulukta yok prensibi uyarınca hukuka aykırı işlem sebebiyle zarar yoksa devletinde sorumluluğundan bahsedilemeyecektir. Söz konusu zarar türü maddi zararlardan ibaret olmaktadır.

İlliyet bağı olmalı; yukarıda bahsetmiş olduğumuz iki şarttan zararın hukuka aykırı bir tapu sicili işlemi sebebiyle gerçekleşmiş olması halinde illiyet bağı olarak adlandırılmakta olup devletin sorumluluğunun son şartıdır.

Sonuç olarak; tapu sicilinin tutulması sırasında hukuka aykırı fiil dolayısıyla bir zarara neden olunmasıdır. Zarar ile hukuka aykırı olarak tapu sicilinin tutulması arasında illiyet bağının olması da devletin sorumlu tutulabilmesini sağlar. Tazminat hukukundan farklı olarak şartlar arasında kusurun yer almadığına dikkat etmek gerekir. Söz konusu husus devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk niteliğinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla hukuka aykırı işlemi yapan memurun kusurunun olup olmadığı bu sorumluk türünde önemi bulunmamaktadır.

Davanın Tarafları

Yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere hukuka aykırı sicil işleminden zarar gören kişi veya kişiler devlete karşı tazminat davası açabilecektir. Dolayısıyla zarar gören söz konusu davada “davacı” sıfatına, dava devlete karşı ikame edileceği içinde Maliye Hazinesi “davalı” sıfatına haiz olacaktır.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Söz konusu davanın görüleceği mahkeme Hukuku Muhakemeleri Kanunun genel yetkili mahkeme olarak tanımlanmış olan Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise ilgili tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesidir.

Konuyla İlgili İçtihatlar

  • Tapudaki işlemin dayanağı olan fek yazılarının sahtecilik yoluyla elde edildiği ve terkinlerin yolsuz olarak gerçekleştiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacının zararı, tapu idaresi tarafından yapılan işlemden kaynaklanmakta olup olayda Devletin kusursuz sorumluluğu bulunmaktadır. (Yargıtay 5. HD., E. 2012/25212 K. 2013/4200 )
  • Tapudaki işlemin dayanağı olan vekaletnamenin sahtecilik yoluyla elde edildiği ve tescilin yolsuz olarak gerçekleştiği belirgindir. Davacının zararının kaynağında kendisinin kasıtlı ya da kusurlu eylemiyle bu zararın gerçekleşmesine neden olduğuna ilişkin herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. Davacının zararı, tapu idaresi tarafından yapılan işlemden kaynaklanmakta olup olayda Devletin sorumluluğunu gerektirecek biçimde uygun nedensellik bağı bulunmaktadır. (Yargıtay 4. HD., E. 2008/12796 K. 2009/7981 )

  • Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 E., 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 E. 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; Tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan T.M.K. m. 1007. anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. (Yargıtay 20. HD., E. 2011/6979 K. 2011/11356)

  • Görüldüğü üzere, tapu sicilinin tutulmasını üzerine alan Devlet, tapu siciline tanınan güvenden ötürü, hak durumuna aykırı kayıtlardan doğan tehlikeyi de üstlenmektedir. Tapu müdürü ya da memurunun kusuru olsun olmasın, tapu sicilinin tutulmasında kişilerin çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Kusurun varlığı ya da yokluğu Devletin sorumluluğu için önem taşımamakta, sadece Devletin memuruna rücu halinde, iç ilişkide etkisi söz konusu olmaktadır. Bu sorumluluk türünün, Borçlar Kanununun haksız fiil sorumluluğu, adam çalıştıranın sorumluluğu ve diğer objektif sorumluluk halleri, sebepsiz mal iktisap edenlerin sorumluluğu ile karıştırılmamalıdır. Bu nedenle, Devletin tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan sorumluluğuna dayanılarak açılan davalarda, yukarıda belirtilen sorumluluk hallerine ilişkin olarak düzenlenen zamanaşımı, munzam zarar ve hakkaniyet indirimi ya da makul indirim kurallarının uygulama imkanı yoktur. Kaldı ki, soyut ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen, genel ekonomik konjöktürel olgular TBK’nın 122. maddesinde sözü edilen munzam zararın tazminini gerektirmez. Bu nedenlerle, davacılar vekilinin munzam zarara yönelik yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. (Yargıtay 20. HD., E. 2015/6961 K. 2016/12369 )

Tarafımızca Gayrimenkul Hukuku ve Tazminat Hukuku alanında hukuki danışmanlık ve dava hizmeti verilmektedir. Gayrimenkul alanındaki diğer yazılarımızı incelemek için buraya, Tazminat Hukuku alanında yazılarımız için ise buraya tıklayabilirsiniz.

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Berkay  Akdağ’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı ve zaman damgalı olarak saklanmaktadır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde yayınlanması veya kullanılması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir