Avukat Berkay Akdağ

Boşanma Davalarında “Affetme”


Boşanma davalarında eşlerin kusurlu tarafı açıkça affetmesi veya bu anlama gelecek davranışlarda bulunması durumunda boşanma davası açma hakkı da olmayacaktır. Esas olarak affetme hususu boşanma sebeplerinden zina -(TMK m. 161/2) ve hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış kapsamında (TMK m. 162/2) düzenlenmiş olup açıkça affeden tarafın dava hakkı olmadığı belirtilmiştir.

Zina ve ve Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış dışında genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeninde de kanunda yazılı olmasa da affetme durumunda boşanma davası reddedilecektir. Burada ki husus dava hakkının olup olmamasından ziyade evliliğin çekilmez hale gelmesi hususunun samimi olup olmadığı açısından önemlidir. Şöyle ki; dava konusu olayların, evlilik birliğini devam ettirmesinin taraflardan beklenemez olduğu ve evlilik birliğinin çekilmez bir hal aldığının anlaşılması halinde boşanma kararı verilmektedir. Fakat davaya konu edilen olaylar sonrasında davacı eşin bazı davranış ve tutumları nedeniyle davalı eşi affettiği ya da dava konusu olayları hoş görüyle karşılanması sonucu “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” şartının mevcut olmadığı kabul edilerek boşanma talebi reddedilir.

Ayrıca davalı tarafın, davacı tarafından affedildiği iddiasında bulunması ve affetme sayılabilecek davranış ve tutumların ispat edilmesi gereklidir.

Ancak bir olayın “affetme” niteliğinde olduğunun kabul edilebilmesi için bazı şartların mevcut olması gereklidir. Affetme sözlük anlamı itibariyle bağışlamak, hoşgörü ile karşılamak, mazur görmek manasına gelmektedir. Affetme, kayıtsız şartsız bir irade beyanıyla ya da affetmeyi gösteren fiili tutum ve davranışlarla ortaya çıkabilir.

Affetmeye Örnek Davranışlar


Aşağıdaki davranışlar somut olayın koşulana göre affetme olarak nitelendirilebilir. Ancak unutulmamalıdır ki boşanma davalarında her bir dosya ve olay kendi özelinde ayrı değerlendirilmelidir.

  • Tarafın kusurlu tarafı affettiğini beyan etmesi,
  • Olayı hoşgörü ile karşılayacak nitelikte davranışlar sergilemek,
  • Sevgi ve bağlılık ifadeleri kullanmak,
  • Aynı konutta oturmaya devam etmek,
  • Beraber tatile gitmek
  • Yaşanan olaylara rağmen evlilik birliğini devam ettirmek vb.

Yargı Kararları

  • Affedilen ve hoşgörü ile karşılanan davranışlar boşanma davalarında eşlere kusur olarak yüklenemez. (Yargıtay 2. HD E. 2020/6498 K. 2021/934 T. 02.02.2021)

  • Davacı kadın tarafından işbu boşanma davasından önce 19.02.2013 tarihinde açılan ve feragat edilen önceki dava anlaşmalı boşanma davası olup, davacı kadının anlaşmalı boşanma davasında dayanılan bir olgu ve vakıa yoktur. Bu nitelikteki davadan feragat, anlaşma iradesinden dönme niteliğindedir ve dayanılan bir vakıa mevcut olmadığı için vakıaları affetme diye bir sonuç da olamaz.(Yargıtay Kararı – 2. HD., E. 2018/5209 K. 2019/2389 T. 7.3.2019- Karşı Oy)
    Mahkemece, her ne kadar kadının yargılama sırasında boşanmak istemediğini beyan etmesi erkeği affetmesi olarak kabul edilmiş ise de; kadının yargılama sırasında boşanmak istemediğini belirtip davanın reddini savunması af olarak nitelendirilemez.
    (Yargıtay 2. HD., E. 2020/274 K. 2020/632 T. 3.2.2020)

  • Davacı(karşı davalı)’nın eşine fiziki şiddet uyguladığı, davalı (karşı davacı)’nın da, kocasına hakaret ettiği ve onu evden kovduğu anlaşılmaktadır. Kadının barışma önerisi davacı (karşı davalı) koca tarafından kabul edilmemiş, “barışma” gerçekleşmemiştir. Bu nedenle sırf öneride bulunma, kocanın kusurlu davranışlarını affetme olarak görülemez. (Yargıtay 2. HD., E. 2011/4579 K. 2012/1774 T. 31.1.2012)

  • Davacı-karşılık davalı kocanın ceza davasındaki şikayetinden vazgeçmesi, eşini cezadan kurtarmaya yönelik olup; o olay ve önceki olayları affetme veya hoşgörme anlamında kabul edilemez. (Yargıtay 2. HD., E. 2009/22056 K. 2011/1247 T. 26.01.2011)

  • Toplanan delillerden; davacı-davalı kadının kocasına hakaret ettiği kanıtlanmış ise de; davanın açılmasından önce ve yargılama sırasında davalı-davacı kocanın eşini sevdiğini ve kendisini affetmesini istediği anlaşılmaktadır. Kocanın bu hareketi, davacı-davalı eşinin kusurlu davranışlarını affettiği ve en azından hoşgörü ile karşıladığı anlamındadır. (Yargıtay 2. HD., E. 2011/13573 K. 2012/10526 T. 25.4.2012)

  • Davacı-davalı kadının, davalı-davacı erkeğin 26 Nisan 2011 tarihinde kendisine fiziksel şiddet uygulamasından sonra baba evine gittiği, iki ay kadar baba evinde kaldıktan sonra evine geri döndüğü, eve döndükten üç gün sonra da kayınvalidesine şiddet uygulaması üzerine tarafların ayrıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı-davalı kadının eve dönmesiyle, davalı-davacı erkeğe yüklenen kusurlu davranışları affettiği, en azından hoşgörüyle karşıladığı, affedilen ya da hoşgörüyle karşılanan vakıaların erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği sabittir. (Yargıtay 2. HD. E.2019/7008 K.2019/10769 T. 04.11.2019)

  • Davacı-karşı davalı kadının, tek başına hayatını idame ettiremeyecek derecede rahatsızlığı bulunan eşi ile zorunlu hal nedeni ile aynı çatı altında yaşamaya devam etmesinin, kadının maruz kaldığı şiddet girişimlerini ve süreklilik arz eden küfür ve hakaret eylemlerini affettiği, hoşgörü ile karşıladığı şeklinde yorumlanamayacağı ve davalı-karşı davacı erkeğin bu eylemlerinin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusur olarak kabulü gerektir. (Yargıtay 2. HD. E. 2018/ 3719 K. 2019 / 4249 T. 09.04.2019)

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Berkay  Akdağ’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı ve zaman damgalı olarak saklanmaktadır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde yayınlanması veya kullanılması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir