Bu yazımızda Türk Ceza Kanun’unda ihdas edilmiş neticesi ölüm olan iki farklı suç arasında ki ilişkiye ve ayırma kriterlerinden bahsedeceğiz. Bu suçlar TCK’nın 81. Maddesinde ihdas edilmiş olan kasten öldürme ile TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenmiş olan neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamadır.
Kasten Öldürme Suçu
TCK’nın 81. maddesinde “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.” denilmek suretiyle kasten öldürme suçunun basit hali ihdas edilmiştir. Söz konusu suçun nitelikli halleri ise aynı kanunun 82. Maddesinde düzenlenmiştir. Mevzubahis suçla korunan hukuki değer kişilerin yaşam hakkıdır. Aynı zamanda söz konusu suç, bir netice suçu olup suçun oluşması için ölüm olgusunun gerçekleşmesi gerekir.
Mevzubahis suçun basit halinin cezası müebbet hapis cezası iken nitelikli kasten öldürmenin cezası ağırlaştırılmış müebbet hapistir.
Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış(NSA) Kasten Yaralama
Kasten yaralama suçu esas olarak TCK’nın 86. maddesinde şu şeklide düzenlenmiştir.
“Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
Söz konusu suçta korunan hukuki değer kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Yukarıda bahsettiğimiz üzere bugünkü yazının kasten yaralamanın basit hali olmayıp neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralamadır.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış(NSA) kasten yaralamada TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrasında, “Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hâllerde sekiz yıldan on iki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hâllerde ise on iki yıldan on altı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” denilmek suretiyle kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmesi hali düzenlenmiştir.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç; aynı kanunun 23. maddesinde “Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.” ifadesiyle genel hali düzenlenmiştir.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçtan söz edilebilmesi için ilk şart, temel suç tipi bakımından kasten hareket edilmesidir. İkinci olarak, failin gerçekleşen ağır veya başka netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekmektedir. Dolayısıyla kişinin neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan sorumlu tutulabilmesi için yaralama eylemini kasten yapmış olması ve ölüm neticesi bakımından da en az taksirle hareket etmiş olması gerekmektedir.
Kasten Öldürme mi? Yoksa Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış(NSA) Kasten Yaralama Mı?
Cezanın manevi unsuru kasttır. Kast bir suçu bile isteye gerçekleştirme iradesi olup her suç için ayrı ayrı değerlendirilir. Tabi ki ceza yargılamasında şüpheli veya sanığın iradesini somut olay özelinde belirlemeye çalışır. Dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.
Yukarıda belirtmiş olduğumuz her iki suçu ayıran nokta da kişinin kastıdır. Şüpheli veya sanığın amacı mağduru öldürmek miydi yoksa yaralamak mı? Bu sorunun cevabı eylem sonucu hangi suçun oluşacağını gösterecektir.
Yargıtay’da kastın belirlenmesi hususunda bazı kriterler ortaya koymuştur. Ancak unutulmaması gereken bir hususta her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerektiğidir.
Yargıtay’ın Kasten Öldürme ve Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Kastını Ayırma Kriterleri
- Fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı
- Husumetin nedeni ve derecesi
- Failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği
- Darbe sayısı ve şiddeti
- Mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri nitelik ve nicelikleri,
- Hedef seçme imkânı olup olmadığı,
- Failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği
- Ölüm nedeni
- Fiilin kaç kişi tarafından gerçekleştirildiği
Konuyla İlgili Yargı Kararları
- “Kavga esnasında Mahmut’un ele geçirilemeyen ve bu nedenle niteliği tespit edilemeyen bıçakla vurduğu tek darbe sonucu, maktulün sol uyluk ön yüz üst orta bölümden aldığı 1, 5 cm. boyundaki yara ile sol femoral arter kesisinden gelişen dış kanama sonucu öldüğü olayda; taraflar arasında önceye dayalı ve öldürmeyi gerektirir bir husumet bulunmaması, ölüme neden olan yaranın tek oluşu, yere düşmeyen ölene karşı engel sebep bulunmadığı halde eyleme devam edilmemesi, yara bölgesi, Mahmut’un öldürme kastı ile hareket ettiğinin belirlenememesi ve ölüm nedeni nazara alındığında, Mahmut’un eyleminin 5237 sayılı TCK.nun 87/4. maddesinde düzenlenmiş bulunan kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu niteliğinde bulunduğu” (Yargıtay, 1. CD., 17.03.2010, 1533/1614);
- “Maktul ile sanığın resmen evli oldukları, bu evlilikten iki kız çocuklarının bulunduğu, maktulün, alkole düşkün olduğu, kumar oynamayı, eşine ve çocuklarına şiddet uygulamayı, eşini ters ilişkiye zorlamayı adet haline getirdiği, bu nedenle maktul ile sanık arasında şiddetli geçimsizlik meydana geldiği, olay günü de alkollü olarak eve gelen maktulün, sanığa küfür ettiği, aşağılayıcı davranışlarda bulunduğu, ters ilişki teklif ettiği, çocukların yanında olmaz denilince zorla ilişkiye zorladığı, ilişkiyi kabul etmeyen sanığın arka odaya kaçtığı, odaya gelen maktulün, sanığa tekme-tokat vurduğu, maktulün elinden kurtulan sanığın mutfağa kaçtığı, mutfağa gelen maktulün, aynı söz ve hareketlerini sürdürdüğü, git vurma diyen sanığa, vurursam ne olur dediği ve vurmaya devam ettiği, sersem hale gelen sanığın, can havliyle maktulü ittiği, o sırada eline geçirdiği bıçağı maktule bir kez salladığı, maktulün yaralandığını anlayınca dışarı kaçtığı, olayı komşularına haber verdiği, sanığın peşinden giden maktulün bina dışına kadar çıkıp orada yere düştüğü, maktulde bir adet kesici-delici alet yarası bulunduğu, sırtta sol skapula altından giren bıçağın sol akciğer alt lobda kesi oluşturduğu ve ölümü meydana getirdiği, meydana getirilen yaranın niteliğini bilebilecek durumda olmayan ve korkuya kapılan sanığın, maktul yere düşmediği ve engel olmadığı halde eylemini sürdürmediği, eylemi, maktulü korkutup saldırılarını engellemek ve kaçıp kurtulmak amacıyla gerçekleştirdiği, görgü tanığı bulunmayan olayda, hayati bölgenin hedef alındığını gösteren, öldürme kastını açığa çıkaran kesin kanıt bulunmadığı anlaşıldığı halde; (…) Kastı aşan yaralama sonucu eşinin ölümüne neden olmak suçu yerine, kasten eşini öldürme suçundan hüküm kurulması” (Yargıtay 1.CD., 23.3.2007, 1763/1906).
- “Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürme mi yoksa neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama mı olduğu hususunun belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.” (Yargıtay Ceza GK. , E. 2016/135 K. 2019/32 T. 22.01.2019)
